Bidly
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Allah'ın birliğini ispat

Aşağa gitmek

Allah'ın birliğini ispat Empty Allah'ın birliğini ispat

Mesaj tarafından By_Çeri 22.08.08 5:16

Allah'ın birliğini ispat


Sual: Allahü teâlâ bir olduğunu Kur'an-ı kerimde bildirmiş midir?
CEVAP
Defalarca bildirmiştir. Birkaçı şöyle:
(İlahınız bir tek ilahtır. Ondan başka ilah yoktur.) [Bekara 163]

(Allah�tan başka ilah yoktur.) [Bekara 255, Al-i İmran 2, Nisa 87, Taha 8, Tegabün 13]

(Ondan başka ilah yoktur.)
[A.İmran 6,18, Enam 102, Tevbe 31, Hud 14, Rad 30, Müminun 116, Kasas 88, Fatır 3, Zümer 6, Mümin 3,62,65, Müzzemmil 9]

(Tanrı üçtür demeyin! Allah, ancak bir tek ilahtır.)
[Nisa 171]

(O ancak bir tek ilahtır.) [Enam 19]

(İlahınız tek bir ilahtır.) [Nahl 22]

(İki ilah edinmeyin, O ancak bir ilahtır. O halde yalnız benden korkun.)
[Nahl 51]

(Allah�tan
başka ilahlar olsaydı, bu ilahlar, Arşın sahibi Allah�a elbette bir yol
ararlardı. İlahlıkta ortaklık olmaz. Onun için, Allah ile savaşıp Onu
yok etmeye çalışırlardı.)
[İsra 42]

(Allah�tan başka ilah
olsaydı, her ilah, kendi yarattığını idare eder, bir gün elbette biri
diğerlerine galip gelirdi. Allah, onların vasfettiklerinden
münezzehtir.)
[Müminun 91]

(Sizin ilahınız, elbette kendisinden başka ilah olmayan Allah�tır.)
[Taha 98]

(Allah�tan
başka, yerde-gökte ilahlar olsaydı, yerin-göğün nizamı bozulurdu. Arşın
rabbi olan Allah, onların vasfettiklerinden münezzehtir, Allah�tan
başka ilah yoktur.)
[Enbiya 22]

(Ey Resulüm, senden önceki her peygambere, "Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk edin" diye vahyettik.)
[Enbiya 25]

(Allah her şeyin yaratıcısıdır. O birdir.)
[Rad 16]

(Her şeyi O yaratmıştır.) [Enam 101]

(Yaratmak Ona mahsustur.)
[Araf 54]

(İlahınız birdir.)
[Saffat 4]

(O Allah birdir.) [Zümer 4]

(O Allah tektir.) [İhlas 1]

Birliğini ispat
Sual:
Allahü teâlânın birliği nasıl ispat edilebilir?
CEVAP
Allahü
teâlânın varlığı ve birliği, ilmî ve aklî yollar ile de ispat
edilmiştir. Kelam âlimleri, aklî yollarla eseri görüp, müessirin [buna
tesir eden, bunu yapanın] var olduğunu bildirmişlerdir. Hukema, yani
fen bilgilerine de vakıf olan hikmet ehli âlimler ise, ilmî usule göre,
müessirin kudretini görerek, her şeyi bunun yaptığını bildirmişlerdir.
Allahü teâlânın var ve bir olduğunu gösteren delillerden bazıları
şöyledir:

1- Bir âyet-i kerime meali:
(Eğer yer ile gökte, Allah�tan başka ilahlar olsaydı, bunlardaki nizam bozulur, karma karışık olurdu.) [Enbiya 22]

Bu
âyet-i kerimenin işareti kâinatın yaratıcısının iki olduğu farz edilse,
bu iki yaratıcının işleri, birbirinden, ya farklı veya aynı olur.
Birbirinden farklı olursa, âlem bozulur. Yani gökler ve yerin bu özel
düzeninden çıkmasını ve yok olmasını veya birbirine zıt şeylerin aynı
anda bir araya toplanmasını gerektirir. Mesela, iki ilahtan birisi, bir
insanın hareketini, diğeri de o anda hareket etmeyip oturmasını dilese,
ilah oldukları için kudretleri o insana tesir edince, iki zıttın
birleşmesini gerektirir. Bu ise, mümkün değildir. Çünkü, iki zıt şeyin,
aynı anda bir araya gelmesi, mümkün değildir. Yani, o insan, aynı anda
hem hareketli, hem hareketsiz olamaz. Ya hareketlidir veya
hareketsizdir.

İki ilahın bir konudaki işi farklı olursa, birisi
bu iş şöyle olsun, öteki de hayır böyle olsun derse, o işte ikisinden
birisinin istediği olursa ikisinden birisinin âcizliğini gösterir.
Âcizlik ise, sonradan olma, yani yaratılma alametidir. Bu ise, ilahlığa
yakışmaz. Sonradan yaratılan ilah olamaz.

2-
Kâinatın
yaratıcısının hâşâ iki olduğu farz olunsa, ikisinden biri, dilediğini
yapmakta ya kâfi olur veya olmaz. Birisi, yaratıcı olarak, dilediğini
yapmakta kâfi ise, ikinci ilahın gereksiz ve fazla olması gerekir. Bu
ise, noksanlıktır. Noksan olan ise, ilah olamaz. Eğer ikinci ilah,
dilediğini yapmakta kâfi gelirse, birinci ilahın yok olması veya atıl
olması gerekir. Atıl olan, ilah olur mu hiç? Atıl, iş yapmaz, işe
yaramaz demektir.

3-
İki ilah olduğu farz edilse, ya
birbirine muhtaçtır, ya değildir. Yahut biri diğerine muhtaç olup,
diğeri ona muhtaç değildir. Eğer ikisi birbirine muhtaç ise, ikisinin
de noksan olması gerekir. Noksan olan ise, ilah olamaz. İkisi birbirine
muhtaç değilse, ikisi de ilah olamaz. Her biri, diğerine göre, fazla ve
lüzumsuzdur. Bu da, ilahlık vasfına zıttır. Çünkü ilah, her şeyin
kendisine, her an muhtaç olduğu ve her şeye kâfi olan bir varlık olup,
buna ihtiyaç duyulmaması olamaz. Biri diğerine muhtaç ise, muhtaç olan
ilah olamaz. Sadece muhtaç olmayanın ilah olması yani ilahın bir olması
lazım gelir.

Bu âlemin mutlak bir yaratıcısı vardır. O, bu âlemi
yaratmayı dilemiş ve yaratmıştır. Eğer o dilemeseydi, yaratmasaydı
hiçbir şey var olamazdı. Hiçbir şey, kendi kendine var olamaz. Her şeyi
mutlak bir yaratan vardır. Kalem, kendi kendine yazmaz. Yazması için,
mutlaka bir sebep lazımdır. Bu sebep ise, herkesin bildiği gibi,
katiptir. Katipsiz kalemin yazması nasıl mümkün değil ise, bir yaratıcı
olmadan, âlemin var olması da, mümkün değildir.

4-

Yaratıcının iki olduğu farz olunsa, onlardan biri, bir kimsenin
kalkmasını dilediği anda, diğerinin de, onun oturmasını dilediğini farz
edelim. O kimsenin hem kalkması, hem de oturması mümkündür. Fakat, iki
ilahın iradeleri aynı anda hasıl olunca, o kimsenin aynı anda hem
oturması, hem de kalkması gerekir. Bu ise, iki zıt şeyi birleştirmek
olduğundan imkansızdır. Eğer, sadece birinin dilediği hasıl olursa,
diğerinin âciz olması lazım gelir. İlahın âciz olması muhaldir. Çünkü
âcizlik, mahluklarda bulunur. Mahluk olanın ise, ezelde var olması
muhaldir. Ezeli âcizlik muhal olduğu gibi, ilahın âciz ve hadis olması
da muhaldir. Eğer, diğer ilah için, o kimsenin oturmasını irade etmek
mümkün olmaz ise, ikisinden biri, diğerinin iradesine mani olduğundan
âciz olmuş olur. Âciz olan ise, ilah olamaz.

Âlemde mevcut olan
varlıklar, kendi kendilerine var ve yok olamazlar. Onlara bir tesir
eden, yani onları bir yaratan vardır. Madem ki, âlemler ve âlemlerde
mahluklar vardır. Öyle ise, âlemleri ve âlemde olan mahlukları bir
yaratan vardır. Mahlukların var olması, bu yaratıcının varlığına bir
delildir ki, bu yaratıcı Allahü teâlâdır. Âlemdeki mahlukların
sıfatları vardır. O halde onları yaratan Allahü teâlâda da bu sıfatlar
vardır.

Kâinatta hiçbir şey yok idi. Hepsini Allahü teâlâ
yarattı. Hepsi mahluktur. Yani, yok iken var olabilir ve var iken de
yok olabilir ve yok iken var olmuştur. (Allahü teâlâ var idi. Hiçbir şey yok idi) hadis-i şerifi, bunu bildiriyor.

Âlemin
hadis olduğunu gösteren diğer bir delil de, âlemin her zaman bozularak
değişmesidir. Her şey değişmektedir. Kadim olan şey ise, hiç değişmez.
Allahü teâlânın zatı ve sıfatları böyledir. Bunlar hiç değişmez.
Halbuki âlemde, fizik olaylarında, maddelerin hâl değiştirmesi oluyor.
Kimya reaksiyonlarında, maddelerin özü, yapısı değişiyor. Cisimlerin
yok olarak, başka cisimlere döndüğünü görüyoruz. Bugün yeni bilinen
atom değişmelerinde ve çekirdek reaksiyonlarında, madde, element de yok
oluyor. Enerjiye dönüyor. Âlemlerin, maddelerin böyle değişmeleri,
birbirlerinden hasıl olmaları, sonsuzdan gelemez. Bir başlangıcı
olması, yoktan var edilmiş olan ilk maddelerden, elementlerden hasıl
olmaları gerekir.

Âlemin mümkün olduğuna, yani yok iken var
olabileceğine başka bir delil de, âlemin hadis olmasıdır. Yani her
şeyin yok iken var olduklarını görüyoruz. Cisimler yok oluyor.
Bunlardan, başka cisimler meydana geliyor. Ancak, son kimya bilgimize
göre, yüz beş madde, kimya reaksiyonlarında, hiç yok olmuyor. Yalnız
yapıları değişiyor. Radyoaktif olaylar, elementlerin, hatta atomların
da yok olduklarını, maddenin enerjiye döndüğünü ispat etmiştir. Hatta
Alman fizikçisi Einstein, bu değişmenin matematik formülünü ortaya
koymuştur.

Cisimlerin durmadan değişmeleri, birbirlerinden hasıl
olmaları, sonsuzdan gelerek değildir. Böyle gelmiş, böyle gider
denilemez. Bu değişmelerin bir başlangıcı vardır. Değişmelerin
başlangıcı vardır demek, maddelerin var oluşlarının başlangıcı vardır
demektir. Hiçbir şey yok iken, hepsi sonradan yoktan yaratılmıştır
demektir. İlk, birinci olarak maddeler yoktan yaratılmış olmasalardı ve
birbirlerinden hasıl olmaları, sonsuz öncelere doğru uzasaydı, şimdi bu
âlemin yok olması lazım olurdu. Çünkü, âlemin sonsuz öncelerde
birbirlerinden var olabilmesi için, bunu meydana getiren maddelerin
daha önce var olmaları, bunların da var olabilmeleri için, başkalarının
bunlardan önce var olmaları lazım olacaktır. Sonrakinin var olması,
öncekinin var olmasına bağlıdır. Önceki var olmazsa, sonraki de var
olmayacaktır. Sonsuz önce demek, bir başlangıcı yok demektir. Sonsuz
öncelerde yoktan var olmak demek, ilk yani başlangıç olan bir varlık
yok demektir. İlk, birinci varlık olmayınca, sonraki varlıklar da
olamaz. Her şeyin her zaman yok olması lazım gelir. Her birinin var
olması için, bir öncekinin var olması lazım olan sonsuz sayıda
varlıklar dizisi olamaz. Hepsinin yok olmaları lazım olur.

Âlemin
şimdi var olması, sonsuzdan var olarak gelmediğini, yoktan var edilmiş
bir ilk varlığın bulunduğunu göstermektedir. Âlemin yoktan var edilmiş
olduğuna, o ilk yaratıktan hasıl ola ola, bugünkü âlemin var olduğuna
inanmak gerekir.

Var olan şey ikidir: Biri, yok iken, sonradan
var olan (yaratık), ikincisi hep var olan (Vacib)dir. Eğer var olan
yalnız yaratık olsaydı ve vacib-ül-vücud bulunmasaydı, hiçbir şey var
olamazdı. Çünkü, yok iken var olmak, bir değişikliktir, bir olaydır.
Fizik bilgimize göre, her cisimde bir olay olması için, bu cisme
dışardan bir kuvvetin tesir etmesi, bu kuvvet kaynağının, bu cisimden
önce var olması lazımdır. Bunun için, mahluk olan, kendi kendine yoktan
var olamaz ve varlıkta duramaz. Ona bir kuvvet tesir etmeseydi, hep
yoklukta kalırdı. Var olamazdı. Kendini var edemeyen, başka mahlukları
da elbette yaratamaz. Mahlukları yaratanın, vacib-ül-vücud olması
lazımdır. Âlemin var olması, bunu yoktan var eden bir yaratıcının var
olduğunu gösteriyor.

Görülüyor ki, sonradan olmayarak ve
yaratık olmayarak, yani hep var olarak, bütün yaratıkları tek
yaratıcısı, ancak vacib-ül-vücud olan Allahü teâlâdır.

Vacib-ül vücud
,
varlığı mutlak lazım olan demektir. Varlığı başkasından olmayıp, ancak
kendindendir, yani kendi kendine hep vardır demektir. Başkası
tarafından yaratılmadı. Eğer böyle olmazsa, yaratık olması, başkası
tarafından yaratılması lazım olur. Yaratılan ise ilah olamaz.
Farsça�da, (Huda) demek, kendi kendine hep var olucu, yani kadim
demektir. (İmam-ı Razi, Kadı Beydavi)
By_Çeri
By_Çeri
Kurultay
Kurultay

Mesaj Sayısı : 399
Yaş : 32
Kayıt tarihi : 30/04/08

Kişi sayfası
Emsal Bar:
Allah'ın birliğini ispat Left_bar_bleue100/100Allah'ın birliğini ispat Empty_bar_bleue  (100/100)

https://www12.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz