Bidly
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Görülmeyen şey yok mudur?

Aşağa gitmek

Görülmeyen şey yok mudur? Empty Görülmeyen şey yok mudur?

Mesaj tarafından By_Çeri 02.09.08 12:27

Görülmeyen şey yok mudur?
Sual: Ateistler, (Melek, cin, şeytan gibi varlıkları göremiyoruz. Görülmeyen şey yoktur) diyorlar. Bu hususta açıklama yapar mısınız?
CEVAP
Melek, cin ve şeytanı inkâr eden Müslüman olamaz. Bunlar Kur�an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde açıkça yazılıdır.

Dünya,
bir imtihan yeridir. Allahü teâlâ, Bekara suresinin başında gayba
imanı, yani görmeden inanmamızı emretmiştir. İyi ile kötünün, inananla
inanmayanın ayırt edilmesi için bir imtihan gerekir. Allahü teâlâ
imtihan etmeden de kullarının ne yapacağını, suç, günah işleyeceğini
bilir. Fakat, henüz suç işlemeden cezalandırılsa, (Suçum yokken,
imtihan edilmeden, beni cezalandırmak doğru değil) diyebilir. İşte
bunun gibi sebeplerle, insanlar imtihan için dünyaya getirilmiştir. Söz
dinleyenle, dinlemeyen, suç işleyenle işlemeyen belli olsun diye, bazı
yasaklar konmuş, bazı ibadetleri yapma mecburiyeti getirilmiştir.

Mesela,
(domuz eti veya besmelesiz kesilen kuzu eti niye haram) diye soruluyor.
Etin mutlaka bir zararı olduğu için değil, emri dinleyenle dinlemeyen
belli olsun diye de haram edilmiş olamaz mı?

Bu öyle bir imtihan
ki sorular da, cevaplar da bellidir. Kabirde ne sorulacak, ahirette ne
sorulacak hepsi bellidir. Ben soruları ve cevapları bilmiyordum diye
itiraz edilemeyecektir.

Cin, şeytan, nazar, Cennet, Cehennem
gibi şeylerin görülmemesi de bir imtihandır. Görüldükten sonra
imtihanın ne önemi kalır? Çok çalışkan ve bilgili bir öğrenci ile çok
tembel ve cahil bir öğrenci imtihana girse, sorular ve cevaplar belli
olsa, ikisi de aynı şeyi yazacak, o zaman çalışkan talebe ile tembel
olan ayrılmayacaktır. Bilenle bilmeyenin ayrılması için [daha doğrusu
inananla inanmayanın ayrılması için] bir imtihan gerekmez mi?

Görülmeyen
her şeye yok demek, aklı bırakıp, duyulara tâbi olmak demektir.
Hayvanlar duyularına tâbi olur; insan ise, akla tâbi olur. İnsanların
duyuları, hayvanlarınkinden daha geridedir. Köpek çok kuvvetli koku
alır. İnsan, bu kadar koku alamaz, gecenin zifiri karanlığında yarasa
gibi hareket edemez. İnsan, ışık olmadan, karanlıkta göremediği halde,
kedi görebiliyor. O halde göze değil, akla göre karar vermek gerekir.

Mıknatısın
manyetik gücünü gözle göremiyoruz. Fakat demiri çekmesinden mıknatısta
bir güç olduğunu anlıyoruz. Kumanda aleti ile, TV�yi açıp kapatıyoruz.
Kumanda aletinde gözle görmediğimiz bir güç, bu işleri yapıyor. Uzaktan
kumandalı bir aletle, otonun kapıları açılabiliyor. Fakat bu işi yapan
gücü göremiyoruz. O halde, hisse değil, akla değer vermek gerekir.
Lazer ışınları ile ameliyat yapılıyor, demir kesiliyor. Bu ışınları ve
manyetik dalgaları gözle göremiyoruz. Göremediğimize yok demek akla,
ilme uygun değildir.

Bir teldeki elektrik akımını gözle
göremiyoruz. Fakat yaptığı işlerden, içinde cereyan olduğunu anlıyoruz.
Gözle görmediğimiz için cereyanı inkâr edemeyiz. Yer çekimini de gözle
göremiyoruz. Fakat cisimlerin havaya değil de yere düşmesinden, yerde
bir çekim kuvvetinin olduğunu anlıyoruz.

İnsanları ayakta
tutup hareket etmesini sağladığı için ruhun varlığını anlıyoruz. Fakat
gözle göremiyoruz. Hakkı bâtıldan ayıran insana akıllı diyoruz. Fakat
aklı da göremiyoruz. Görülmediği halde, varlığı akılla anlaşılan çok
şey vardır. Kimisi, bir şeye bakıp beğendiği zaman gözlerinden çıkan
şualar, yani nazar, canlı cansız şeylerin bozulmasına sebep oluyor.
Fen, belki bir gün, şuaları ve etkilerini daha iyi açıklayacaktır.

Kısacası,
tekrar edelim, göremediğimize yok demek akla, ilme uygun değildir.
Görülmeyen her şeye yok demek, aklı bırakıp, duyulara tâbi olmak
demektir. Hayvanlar duyularına tâbi olur; insan ise, akla tâbi olur.

Cin vardır
Mutezilenin
bir kısmı cinni inkâr ederken, bir kısmı, cinnin varlığını kabul eder;
fakat cinnin insana zarar verdiğini inkâr eder. Nur-ül-İslamkitabında diyor ki: Cinlerin ilk babası Can�dır. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Canı da daha önce, zehirli, dumansız ateşten yarattık.) [Hicr 27]

Şeytanlar, iblisin zürriyetindendir. İblis de cin taifesindendir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İblis cinlerdendi.) [Kehf 50]

Cin
suresinin ilk âyetlerinde, cinlerden iman edenlerin de olduğu bildirilmektedir. (Nas) suresinde
cinlerden insanlara zarar verenlerin bulunduğu, zararlarından Allah�a
sığınılması bildirilmektedir. Bu bakımdan cinleri inkâr edip, onların
insanlara zarar verdiğini inkâr eden kâfir olur. Süleyman
aleyhisselamın cinlerden de düzenli askerleri olduğu Kur'an-ı kerimde
bildirilmiştir. (Neml 17)

Cehennem, cin ve insanlarla doldurulacaktır. (Secde 13)

Cinler de insanlar gibi, Allah�ı tanımak ve Ona ibadet etmek için yaratılmıştır. (Zariyat 56)

Kur'an-ı
kerimde cin ile ilgili daha birçok âyet-i kerime vardır. Hadis-i
şerifte cinlerden korunmak için dualar bildirilmiştir. Göz ile
görmediğini inkâr etmek, akla da, ilme de aykırıdır.

Aklın doğru karar verebilmesi için
Akıl,
göze değil, göz akla bağlıdır. Göz her şeyi göremez. Mesela tecrübeler
neticesinde havanın içinde çeşitli gazlar bulunduğunu biliyoruz.
Gözümüzle havayı ve içindeki gazları göremiyoruz. Göremediğimiz için,
aklımızı göze tâbi kılarak (Hava ve gaz diye bir şey yoktur, olsaydı
görürdük) demek aklı, tecrübeyi hiçe saymak olur.

Bugün fen yolu
ile suyun oksijen ve hidrojen denilen 2 gazdan meydana geldiğini
biliyoruz. Bu gazların biri yakıcı, diğeri de yanıcıdır. Suya bakınca
ne oksijeni, ne de hidrojeni görmemiz mümkün olmaz. Hatta su renksiz
olduğu için ağzına kadar dolu bir şişedeki suyu bile göremeyiz. Aklı
göze tâbi kılarak (Şişede su, suda da gaz yoktur) diyebilir miyiz?

Aklın
önemi, insanlığın şerefi, gözün görme kuvvetiyle ölçülseydi, kedinin
insandan daha şerefli olması gerekirdi. Çünkü insan, ışık olmadan,
karanlıkta göremezken kedi görebiliyor. O halde göze değil, akla göre
karar vermek gerekir.

Bazı zehirli gazlar, renksiz ve kokusuz
olduğu için görülemez ve varlığı anlaşılamaz. Tüpteki bir gazın çıkıp
da odadaki insanları zehirlememesi için gaza koku katılır. Bu sayede
bir odadaki gazı gözümüzle görmediğimiz halde, kokusundan dolayı
anlarız.

İki biberin birinin tatlı, diğerinin acı olduğunu
gözümüzle anlayamayız. Gözün vazifesi bu değildir. Göz, belli bir
uzaklıktan sonraki ve belli bir büyüklükten daha küçük olan cisimleri
göremez. Küçük mikroplar görülemediği gibi, çok uzaktaki koca bir insan
da görülemez. Göremediğimiz için bunların yokluğu iddia edilemez.

Bazı
gezegenlerin varlığından haberdar değiliz. Bugünkü fen, bunları
anlayamadığı için başka gezegenlerin yokluğu iddia edilemez. Canlıları
ayakta tutan ruhu da göremiyoruz, ama inkârı mümkün değildir.

Cinni
inkâr etmek, Allahü teâlâyı inkâr etmektir. Bunun için aklı, fenni,
göze tâbi kılmamalıdır! Aksine gözü, akla tâbi kılmalıdır! Akıl da tek
başına hakkı bulamaz. Akıl göz gibi, İslamiyet de ışık gibidir. Yani
aklın doğru karar verebilmesi için İslamiyet ışığına ihtiyacı vardır.

1�den önce sayı var mı?
Allahü
teâlâyı inkâr eden zeki bir dehri [ateist] vardı. Hıristiyan din
adamları bu dehriye cevap veremeyince, sana ancak İslam âlimleri cevap
verebilir diyerek onu Basra�ya gönderirler. Basra�ya gelip, dünyada
bana cevap verebilecek bir âlim bulamadım der. Herkese meydan okur.

Hammad hazretleri, (Hele önce bizim çocuklarla tartış, gerekirse âlimlerle görüşürsün) der, onun karşısına genç yaştaki Numan bin Sabit�i
[imam-ı a�zam Ebu Hanife hazretlerini] çıkarır. Dehri, çocuk denilecek
yaştaki bir gençle tartışmayı gururuna yediremez. Kürsüye yumruk vurur,
(Hani nerede, o meşhur âlimleriniz) der.

Genç Numan bin Sabit
onu, onun silahı ile vurur. (Ne o der, demek benden korkmaya başladın?)
Dehri bu söze tahammül edemeyerek ilk sorusunu sorar:

- Var olan şeyin başlangıcı ve sonu olmaması mümkün mü?
- Mümkündür.

- Nasıl olur?
- Sayıları bilirsin birden önce hangi sayı vardır?

- Bir şey yoktur.
- Mecazi bir olanın önünde bir şey olmayınca, hakiki bir olanın önünde ne olabilir?

- Peki hakiki olanın yönü ne tarafadır?
- Mumun ışığı ne taraftadır?

- Bir tarafta denemez.
- Mecazi ışık için böyle denirse ebedi nur olan için ne denebilir?

- Her var olanın bir yeri olması gerekmez mi?
- Mahluklar için öyledir.

- İlah kâinatta ise, bir yerde görünmesi gerekmez mi?
- Yaratan ile yaratılan mukayese edilmez ama sütte yağı görebiliyor musun?

- Görülmez.
- Sütte yağ olduğu bir gerçek iken, göremiyoruz diye nasıl inkâr edilir? Ben de sana bir soru sorayım: Senin aklın var mı?

- Elbette var.
- Var olan şey görünür dedin. Aklın varsa gösterebilir misin?

- Peki O, şu anda ne yapmaktadır?
- Sen bütün soruları kürsüden sordun. Biraz da ben kürsüden cevap vereyim.
- Peki geç kürsüye.

İmam-ı a�zam olacak bu genç, kürsüye çıkıp, (Allahü teâlâ şu anda, senin gibi imansız bir dehriyi kürsüden indiriyor ve benim gibi bir muvahhidi kürsüye çıkarıyor) der ve ardından Rahman suresinin (Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini inkâr edebilirsiniz?) mealindeki 28. âyetini okur. Kalabalık hep bir ağızdan istiğfara başlar. Bu arada dehri, çoktan uzaklaşıp gitmiştir.
By_Çeri
By_Çeri
Kurultay
Kurultay

Mesaj Sayısı : 399
Yaş : 32
Kayıt tarihi : 30/04/08

Kişi sayfası
Emsal Bar:
Görülmeyen şey yok mudur? Left_bar_bleue100/100Görülmeyen şey yok mudur? Empty_bar_bleue  (100/100)

https://www12.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz